Konu: 2B Arazileri
View Single Post
Eski 02-04-2008, 14:07   #59
eskimo
Ağaç Dostu
 
eskimo's Avatar
 
Giriş Tarihi: 03-06-2005
Şehir: Didim
Mesajlar: 741
Alıntı:
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI




Esas Sayısı : 1992/48

Karar Sayısı : 1993/14

Karar Günü : 30.3.1993




İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kaynarca Kadastro Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 17.10.1983 günlü, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun"un 11. maddesinin birinci fıkrasındaki "...bu yerleri kullanan kişilere...", 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasındaki "... kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir. Bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra, beyanlar hanesinde adı geçen kişilere Orman Bakanlığınca bir Arazi Kullanma Belgesi verilir." ve aynı maddeye 3763 sayılı Yasa ile eklenen dördüncü fıkrasındaki "...beyanlar hanesinde gösterilen kişilere..." ibarelerinin Anayasa'nın 10., 44., 56., 169. ve 170. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I- OLAY:

Dava konusu taşınmazlar 6831 sayılı Yasa'nın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkartılmış ve hazine adına 421 ve 422 parsel sayısı ile tespit edilmiştir.

Bu karara karşı yaptığı itiraz komisyonca reddedilen davacı, "kadastro tespitine itiraz ve tescil davası" açmıştır.

Mahkemece davanın kabulü ve taşınmazların davacı adına tapuya tescili yolunda verilen karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nce, ormanlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımadığı, taşınmazın orman sınırları dışına çıkarıldığı gün ile tespit tarihi arasında da 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresi geçmediği, mahkemece bu yönler gözönünde tutularak dava konusu taşınmazların Hazine adına tapuya tescili ile taşınmazlarda davacının zilyet olduğunun tapu kütüğünün "Beyanlar" hanesinde gösterilmesine karar verilmesi yolundaki gerekçeyle bozulmuştur.

Kaynarca Kadastro Mahkemesi, davada uygulanacak kural niteliğinde gördüğü 2924 sayılı Yasa'nın 3763 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkrasında yer alan ve itirazın konusu bölümünde belirtilen ibarelerin, Anayasa'nın 10., 44., 56., 169. ve 170. maddelerine aykırı olduğu kanısıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ :

İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçe bölümü aynen şöyledir:

"...Açıktır ki hiçbir hukuk düzeni haksız bir nedene dayanarak bir hak elde edilmesine olanak tanımamalıdır.

Devlet ormanlarının, orman sınırları dışına çıkarılmadan, hiç kimsenin iyeliğine geçemeyeceği Anayasa kuralıdır. Bu kuralın içeriğinden, Devlet ormanları üzerinde, orman alanı dışına çıkarılmadan, haklı bir zilyetlik kurulamayacağı anlaşılmaktadır. Devlet ormanı üzerinde, orman niteliği ile kurulan bir zilyetliğin hiçbir değeri bulunmamaktadır. Yani Devlet ormanları zilyetlikle mal edinilemez. Sonuç olarak, bugünkü hukuk düzeni içinde, Devlet ormanları üzerinde mal edinmeyi sağlayacak ve haklı, bir zilyetlik kurulması genel olarak mümkün değildir.

O halde bir Devlet ormanı üzerinde orman niteliği ile kurulmuş bulunan haksız bir zilyetliğin yapılacak bir yasa ile haklı bir zilyetlikmiş gibi değerlendirilmesi de uygun görülmemelidir.

Öncelikle iptali istenen yasa maddesi ibareleri bu çerçevede Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır. Çünkü yasa, olayımızda da olduğu gibi, Devlet ormanının haksız olarak sahiplenmiş, Devlet ormanı üzerindeki kullanımı ile yerin orman sınırları dışına çıkarılmasına sebep olmuş bir şahsın, yerin orman sınırları dışına çıkarılması sebebine bakmadan haklı bir duruma getirmekte ve onun haksız eyleminden yararlanmasını sağlamaktadır.

İkinci olarak olay Anayasa'nın 10. maddesi çerçevesinde değerlendirilmelidir. Bu maddeye göre yasalar bütün vatandaşlara eşit haklar verir ve sorumlulukları da bu çerçevede de eşittir. Ancak, Anayasa'nın 170. maddesi orman köylülerini diğer vatandaşlardan ayrı tutmuş ve diğer vatandaşlara göre onlara ormanlar üzerinde bazı ayrıcalıklar tanımıştır. İptali istenen yasa maddesi ibareleri bu ayrıcalıklara dahi aykırı bulunmakta ve sadece haksız zilyedi ayrıcalıktan yararlandırarak diğer orman köylüleri karşısında yasalar eşitliği ilkesini zedelemektedir.

Olaya Anayasa'nın 44. maddesi açısından da bakmak yararlı olur. Bu maddenin birinci fıkrasının son cümlesinde topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan çiftçinin topraklandırılması bakımından bazı çalışmalar yapılmasını belirtmekte ise de bu çalışmaların üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramayacağı sonucuna varılmıştır. O halde olayımızda olduğu gibi, yanlış anlaşılması mümkün ve amacına uymayan bir uygulamanın yasal zeminde kalmasına müsaade edilmemelidir.

Dördüncü olarak olayın çevre açısından değerlendirilmesi uygun olacaktır. Ormanın çevrenin en önemli ögesi olduğu inkar edilemez. Devlet, uygulanması yanlış anlamalara sebep olacak yasalar yaparak, çevrenin bozulmasına olanak vermemelidir. Vatandaş tarafından bozulmuş orman alanı onu bozan şahsa veya ailesine herhangi bir şekilde ve düşünce ile devredilirse bu uygulama olsa olsa bu tür suçları teşvik ve orman alanlarının yok olması ile çevrenin bozulmasını sağlar. Bu nedenle de iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin Anayasa'ya aykırılığı düşünülebilir.

Beşinci olarak ormanlara zarar verecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Anayasa'nın 169. maddesinde ifadesini bulan bu ibare, kesin ve hiç kimseyi, Devleti ve bu arada yasa yapıcıyı ayrı tutmuş değildir. Ayrıca iptali istenen yasa maddesi ibarelerinin, zamanlama açısından, bir siyasî propaganda çağrışımı yaptığı da görülmektedir. Sebebi ne olursa olsun iptali istenen yasa maddesi ibareleri haksız zilyede ayrıcalık tanımaktadır. Bu uygulama vatandaş arasında örnek olacak ve sonuç olarak da diğer vatandaşların da muhtemelen orman alanlarına zarar verecek eylem ve faaliyette bulunmasını teşvik edecek niteliktedir. İptal istemi bu nedenlerle de değerlendirilmelidir.

Devletin şimdiye kadar orman sınırları dışına çıkarılmış bulunan alanlarda bir imar ve ihya çalışması yaptığı tespit edilememiştir. Oysa, Anayasa'nın 170. maddesine göre, orman alanı dışına çıkarılan yerlerin, orman köylülerinin yerleşmesi bakımından, Devlet eliyle ihya edilerek onlara tahsisi gerekmektedir. Devletçe yapılmış bir ihyadan söz edilemeyeceğine göre olayımıza uygulanacak yasa maddesi ibareleri bu açıdan da Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır..."

III- YASA METİNLERİ

A- İptali İstenilen Yasa Kuralı

17.10.1983 günlü, 2924 sayılı "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun"un 11. maddesi aynen şöyledir:

"MADDE 11.- Bu Kanun'un 2. madde (c) bendi kapsamına giren tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı) gibi tarım alanları ve buralardaki yapı ve tesislerin yerleri; orman sınırları dışına çıkarıldıkları tarihteki fiili durumlarına göre ifraz edilerek, bu yerleri kullanan kişilere, rayiç bedelleri peşin veya on yıllık süre içinde ve eşit taksitle alınmak üzere, Tarım ve Orman Bakanlığı'nca satılır.

Taksitle ödemelerdeki borçlanmalara, TC. Ziraat Bankasının ziraî kredilere uyguladığı yıllık faiz oranı uygulanır.

3402 sayılı Kadastro Kanununa göre bu yerlerin kadastrosu öncelikle yapılır. Kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen Kanunun 14 üncü maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir. Bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra, beyanlar hanesinde adı geçen kişilere Orman Bakanlığınca bir Arazi Kullanma Belgesi verilir.

Kadastro müdürlükleri, tespitlerin Hazine adına kesinleştiği tarihten itibaren en geç bir ay içinde bu yerleri ve beyanlar hanesinde belirtilen kişileri Orman Bakanlığına bildirir. Orman Bakanlığı tarafından en geç iki yıl içinde bu yerlerin rayiç bedelleri tespit edilir ve bunların mülkiyeti beyanlar hanesinde gösterilen kişilere Orman Bakanlığınca bedeli karşılığı devredilir. Tespit edilen bedelin peşin ödenmemesi halinde, borçlanma sözleşmesine istinaden Bakanlığın talebi üzerine Hazine lehine ipotek tesis edilir, rayiç bedel ödenmedikçe bu yerler üzerinde temliki tasarrufta bulunulamaz, ziraî krediler hariç haczedilemez ve rehin edilemez, satış vaadine konu olamaz. Bu husus tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilir.

Evvelce kadastrosu veya tapulaması tamamlanan çalışma alanlarında 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarılan yerlerdeki Hazine adına ihtilafsız veya hükmen tescil edilmiş veya edilmemiş taşınmaz mallar için de bu madde hükümleri uygulanır.

Orman Kanunu hükümlerine göre tahsis edilen yerler ile Hazinenin mülkiyetinden çıkan veya kamu hizmetine tahsis edilen veya bu maksatla fiilen kullanılan taşınmaz mallarda bu madde hükmü uygulanmaz."

B- Dayanılan Anayasa Kuralları :

1. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır. 2. "MADDE 44.- Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli tedbirleri alır. Kanun, bu amaçla, değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğini tespit edebilir. Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azalması sonucunu doğuramaz.

Bu amaçla dağıtılan topraklar bölünemez, miras hükümleri dışında başkalarına devredilemez ve ancak dağıtılan çiftçilerle mirasçıları tarafından işletilebilir. Bu şartların kaybı halinde, dağıtılan toprağın Devletçe geri alınmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir."

3. "MADDE 56.- Heskes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."

4. "MADDE 169.- Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.

Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasî propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."

5. "MADDE 170.- Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerle, 31/12/1981 tarihten önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.

Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.

Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır."

IV- İLK İNCELEME

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN'ün katılmalarıyla 3.12.1992 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen yasa kuralları, aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa maddeleri ile bunların gerekçeleri ve öbür yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

A- İtirazın Sınırlandırılması

Anayasa'nın 152., 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 28. maddelerine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme, o dava nedeniyle uygulanacak bir yasa kuralının Anayasa'ya aykırılığından söz ederek iptalini isteyebilir.

2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa'nın 11. maddesinin 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasında, 6831 sayılı Orman Yasası'nın 2. maddesinin (c) bendi kapsamına girmesi nedeniyle orman kadastro komisyonları tarafından orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (Antep fıstığı) gibi tarım alanları ile buralardaki yapı ve tesislere ait yerlerin 3402 sayılı Kadastro Yasası'na göre kadastrosunun öncelikle yapılması kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen yasanın 14. maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak bu yerleri kullanan kişilerin adlarının kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesi ve bu tespitlerin kesinleşmesinden sonra da beyanlar hanesinde adı geçen bu kişilere Orman Bakanlığı'nca bir arazi kullanma belgesi verilmesi öngörülmüştür.

"Arazi kullanma belgesi", belge sahibi kişilere bu arazinin Orman Bakanlığı'nca satışını sağlamakta ve böylece bu kişilerin yararına hukuksal sonuç doğurmaktadır.

Davacıların dava konusu 421 ve 422 parsel sayılı taşınmazları eylemli biçimde kullanmaları kendilerine "arazi kullanma belgesi" verilmesi için yeterli olmaktadır. Bu duruma göre, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde uygulanacak yasa kuralı, "... kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir." tümcesidir.

Nitekim Kaynarca Kadastro Mahkemesi'nce de, uyuşmazlığın çözümünde 2924 sayılı Yasa'nın değişik 11. maddesinin üçüncü fıkrasının doğrudan uygulanacak yasa kuralı olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin birinci ve dördüncü fıkralarında yer alan kimi tümcelerin de iptali halinde kamu yararına dönük pratik bir sonuç sağlanacağı ifade edilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davada uygulanacak yasa kuralı 2924 sayılı Yasa'nın değişik 11. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci tümcesinin sonundaki "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..." ibaresi olduğundan inceleme bununla sınırlı olarak yapılmalıdır.

Bu görüşe Güven DİNÇER katılmamıştır.

B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu

1- Anayasa'nın 170. maddesi yönünden inceleme

Doğrudan ilgisi nedeniyle konu öncelikle Anayasa'nın 170. maddesi yönünden incelenmiştir.

Anayasa'nın 170. maddesinde, ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve orman bütünlüğünün korunması bakımından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesinde Devletle bu halkın işbirliğini sağlayıcı tedbirlerin alınacağını, 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması, orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek Yasa'yla bu halkın yararlanmasına tahsis edileceği öngörülmüştür.

Anayasa, bu işlerin yapılmasını Devlete görev olarak yüklemiş, ekonomik sıkıntı çeken orman içi veya bitişiği köyler halkına Devlet eliyle ihya edilmiş tarım ve yerleşim alanları sağlamak istemiştir. Anayasa ile güdülen amaç, bilim ve fen bakımından artık orman olarak işletilmesinde yarar görülmeyen yerleri orman içinde ikamet eden halkın yararına tahsis etmek suretiyle değerlendirmektir. Şu halde, orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin yalnızca orman köyleri halkının nakli ve yerleştirilmesi amacıyla değerlendirilmesi olanaklıdır. Böylece, orman köylüsünün ormanları tahribi önlenerek ulusal ekonomiye katkıda bulunması sağlanmak suretiyle üretici haline getirilip kalkınması amaçlanmıştır.

Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa ile getirilecek düzenlemelerin, Anayasa'nın 170. maddesinde öngörülen amaca uygun olması gerekeceğinde kuşku yoktur. Orman niteliğini yitirdiği için orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin, orman köylüsünün yararlanmasına tahsis edilmesi gerekir.

2924 sayılı Yasa'nın 3763 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan iptali istenen düzenleme ile, orman niteliğini yitiren yerleri kullanan kimselere orman köylüsü olup olmadıkları gözetilmeden arazi verilmesi ve bu yerlerin takdir edilecek rayiç bedel üzerinden kullanan kişilere satışı öngörülmektedir.

Orman köylüsü olup olmadığına bakılmaksızın bu yerlerin kullanan kişilere satışının yapılmasını sağlayan bu düzenleme Anayasa'nın 170. maddesine aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir..." ibaresinin iptali gerekir.

2- Anayasa'nın 10. maddesi yönünden inceleme

Mahkemece, itiraz konusu yasa kuralı ile, Devlet ormanını sahiplenmiş ve taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılmasına neden olmuş kişilere eyleminden yararlanma olanağı verildiği, bu kişilere, orman köylülerine göre ayrıcalıklı haklar tanınarak Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesinin zedelendiği ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi'nin pek çok kararında açıklandığı gibi, hukuksal durumları aynı olan kişiler arasında haklı bir nedene dayanmayan ayırımları önlemeyi amaçlayan eşitlik ilkesi, eylemli değil hukuksal eşitliği öngörür. Aynı hukuksal konumda olan kimi yurttaşların değişik kurallara bağlı tutulmaları haklı bir nedene dayanmakta ise eşitliğe aykırılıktan söz edilemez. Bu ilke, benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya engel olup tüm yurttaşların, ayrı nitelik ve durumda olmalarına karşın mutlak suretle her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında öngörüldüğü gibi herkes yasa önünde eşittir. Bunların dışında Anayasa'nın uygun bulduğu gereklerle ve ayrı durumlar için ayrı işlem ve uygulamalar yapılması eşitlik ilkesiyle çelişmez.

İtiraz konusu yasa kuralı ile, kişiler arasında herhangi bir ayırım yapılmadığından Anayasa'nın 10. maddesine aykırı yönü görülmemiştir.

3- Anayasa'nın 44., 56. ve 169. maddeleri yönünden inceleme

Anayasa'nın 44. maddesinde, toprağın verimli işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybını önlemek ve topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacıyla gerekli önlemlerin Devletçe alınacağı, bu amaçla değişik tarım bölgeleri ve çeşitlerine göre toprağın genişliğinin yasa ile belirleneceği, topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanmasının, üretimin düşürülmesi, ormanların küçülmesi ve diğer toprak ve yeraltı servetlerinin azaltılması sonucunu doğuramayacağı öngörülmüştür.

Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirme, çevre sağlığını koruma ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak, insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarının tek elden planlanarak hizmet vermesinin Devletçe düzenleneceği, bu görevin kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirileceği belirtilmiştir. Ayrıca Anayasa'nın 169. maddesine ise, ormanların korunması ve alanlarının genişletilmesi için Devletçe gerekli kanunların konulacağı ve önlemlerin alınacağı, ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme izin verilemeyeceği, orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu belirlenen yerler ile 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu belirlenen arazilerin, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında orman sınırlarında daraltma yapılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.

2924 sayılı Yasa'nın 11. maddesi, orman sınırları dışına çıkarılmaya ilişkin hüküm içermemekte, daha önce niteliklerini yitirmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan tarım alanları ile buralardaki yapı ve tesislerin yerlerinin, sonradan satışını sağlamak üzere bu yerleri kullanan kişilerin adlarının kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesini öngörmektedir.

Tarım arazisine dönüşmesi nedeniyle orman sınırları dışına çıkarılan bir yerin, kimlerin mülkiyetine geçirileceğini gösteren söz konusu Yasa hükmünün Anayasa'nın 44., 56. ve 169. maddeleri ile doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır.

C- İptal Sonucunda 2924 sayılı Yasa'nın Kimi Hükümlerinin Uygulanma Olanağını Yitirip Yitirmediği Sorunu

2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhine yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir." kuralı yer almıştır.

2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Yasa'nın 11. maddesinin 3763 sayılı Yasa ile değişik üçüncü fıkrasında yer alan "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir.." ibaresinin iptali nedeniyle, aynı fıkradaki "...Kadastro sırasında Hazine adına tespit edilen bu yerler üzerinde sözü geçen Kanun'un 14. maddesinde öngörülen 40 ve 100 dönümlük sınırlama gözönünde bulundurularak..." ibaresi ile, üçüncü fıkranın son tümcesi, dördüncü ve beşinci fıkraların da 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptalleri gerekir.

VI- SONUÇ :

17.10.1983 günlü, 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun'un:

A- 11. maddesinin kimi hükümlerinin iptaline yönelik itiraza ilişkin esas incelemenin, üçüncü fıkranın ikinci tümcesinin sonundaki "...kullanan kişilerin adları kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilir." kuralıyla sınırlı olarak yapılmasına, Güven DİNÇER'in "incelemenin itiraz yoluna başvuran mahkemenin istemi doğrultusunda maddenin tümü yönünden yapılması gerektiği" yolundaki karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B- Sınırlama kararı gereğince incelenen yukarıda belirtilen kuralın Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,

C- 11. maddesinin;

1. Üçüncü fıkrasının "3402 sayılı Kadastro Kanununa göre bu yerlerin kadastrosu öncelikle yapılır." diyen ilk tümcesinden sonra gelen ve iptal edilen kuralı dışında kalan diğer kurallarının,

2. Dördüncü ve beşinci fıkralarının,

Yukarıda iptal edilen kural nedeniyle uygulanmasına olanak kalmadığından 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi gereğince İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,

30.3.1993 gününde karar verildi.


Başkan

Yekta Güngör ÖZDEN

Başkanvekili

Güven DİNÇER
Üye

Yılmaz ALİEFENDİOĞLU

Üye

Servet TÜZÜN

Üye

Mustafa ŞAHİN
Üye

İhsan PEKEL

Üye

Selçuk TÜZÜN

Üye

Ahmet N. SEZER
Üye

Haşim KILIÇ

Üye

Yalçın ACARGÜN
Üye

Mustafa BUMİN
Alıntı:
2/B SAHALARI İLE İLGİLİ YASAL SÜREÇ

......................
Anayasamızın 169 ve 170 inci maddelerinde ifade edilen amir hükümlerin kanunla düzenleneceğinin belirtilmesi üzerine 2924 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun” adı altında 20.10.1983 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 1991 yılına kadar ciddi bir uygulama yapılmamıştır. 1991 yılında Orman Bakanlığı teşkilat yasası ile Orman ve Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü yeniden kurularak, uygulamaya hız kazandırılmıştır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile protokol yapılmış, orman sınırları dışına çıkarılan bu yerlerin ÖNCELİKLİ KADASTRO’ları yapılarak, ifraz ve parselasyonlarının yapılması ve satışa hazır hale getirilmesine çalışılmıştır. Bu çalışmalar devam ederken Anayasa Mahkemesince 30.03.1993 gün 1992/48 E. 1993/14 Sayılı kararla “çıkarılan bu yerlerin Orman Köylüsünden başkasına satışının yapılması Anayasaya göre mümkün değildir.” Gerekçesi ile iptal edilmiştir

Bu iptal üzerine ortaya çıkan hukuki boşluğun giderilmesi için Orman Bakanlığınca 30.10.1995 tarihinde 4127 Sayılı Kanun çıkartılmıştır. Bu yasa ile 2924 Sayılı Kanunda yapılan değişiklikle “Orman Köylüsü” tanımı getirilerek, uygulamaya hız kazandırılmış, Yasanın Yönetmeliği de çıkartılarak, 536 Köyde çalışma yapılmış, 6.701 Ha. yerin Orman Köylüsüne satışı ve tapularının verilmesi işlemi gerçekleştirilmiş, 2003 yılı itibariyle 49 trilyona yakın gelir elde edilmiştir.

Maliye Bakanlığı bu yerlerin Hazine adına çıkarılmış olması nedeniyle satışının da Bakanlıklarınca yapılması gerekçesi ile 29.06.2001 tarihli 4706 sayılı Kanun çıkartılarak yürürlüğe konmuştur. Bu Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra 2/B sahalarının satışıyla ilgili her türlü tasarruf yetkisi Maliye Bakanlığına geçmiştir.


Söz konusu Yasanın;

“ Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerler” başlıklı 3. Maddesinin birinci fıkrasında, “ 6831 Sayılı Orman Kanununun değişik 2.Maddesi ( B ) bendi gereğince Hazine adına Orman sınırları dışına çıkarılan yerlerde 2924 Sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz” hükmünün yer alması sebebiyle; 4706 Sayılı Yasanın 18.07.2001 tarihli ve 24466 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmesinden sonra; bu yönden 2924 Sayılı Yasa uygulanabilirlik özelliğini kaybetmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.12.1997 tarih 1997/19-665 E., 1997/1018 sayılı kararı da buna dairdir.

4706 Sayılı Yasa ile getirilen düzenlemede “6831 Sayılı Kanunun değişik 2/B maddesi gereğince Hazine adına Orman Sınırları dışına çıkarılan yerlerin Maliye Bakanlığı uhdesine geçtiği, bu yerlerin satış işlemlerinin yapılabilmesi için yapılacak öncelikli kadastronun Maliye Bakanlığınca yaptırılacağı, imar uygulama ve mevzuatındaki kısıtlamalara tabi olmayacağı, bu yerlerin Harçlar Kanunundaki harca tabi değerinden az olmamak üzere rayiç bedeli üzerinden köylerde, varsa öncelikle kullanıcısı Orman köylüsüne, Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde ise kullanıcılarına doğrudan satılabileceği gibi aynı amaçla ilgili Belediyelere ve Arsa Ofisi Genel Müdürlüğüne devredilebileceğine dair hükümler yer almakta idi.

Ancak söz konusu bu 3. madde hakkında; Kanunun 18.Temmuz 2001 tarihinde yürürlüğe girmesini müteakip, Sayın Cumhurbaşkanınca Yürürlüğün Durdurulması ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesinde dava açılması üzerine; Mahkemece verilen ve 15.09.2001 tarih 24524 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.09.2001 tarih 2001/382E, 2001/8 sayılı kararla öncelikle Yürürlüğünün Durdurulmasına karar verilmiş, yine Mahkemenin 04.10.2002 tarih 24896 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.01.2002 tarih 2001/382 E., 2002/21 sayılı kararıyla da 3. madde tamamen iptal edilmiştir.


Bu durumda ; 6831 sayılı Orman Kanununun değişik 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin orman köylerine dahi satışı mümkün olmayıp; ancak Tahsisi ve orman içi köyler halkının nakli için kullanılması mümkün olabilecektir.

6831 sayılı Orman Kanununun 2. maddesi (B) bendi uyarınca; “31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden; tarla, bağ bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık (antep fıstığı, çam fıstığı) gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanları orman sınırları dışına çıkarılır.” İfadesi doğrultusunda;

Orman Bakanlığınca 31/12/2002 tarihine kadar toplam 473.000 Hektar saha orman sınırları dışına çıkarılmıştır.

Orman sınırları dışına çıkartılan sahalardan ; 98.136 Hektar alanın dosyası kullanım kadastrosu yapılması için, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne gönderilmiştir.Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce 01/01/2001 tarihine kadar 43.962 Hektar alanın kullanım kadastrosu yapılmıştır.

Bu alanlardan 6.701 hektarlık kısmı kullanıcısı orman köylüsüne satılarak 2003 yılı fiyatları ile 49 Trilyon TL. gelir elde dilmiştir.

2/B sahalarının satış işlemleri Anayasa Mahkemesinin önce yürütmeyi durdurma, bilahare de iptal kararı ile durdurulduğundan 2 yıla aşkın süredir hiçbir satış işlemi yapılamamaktadır.

Kırsal alandan göç eden kişiler özellikle bu tür alanlardan; Hazine arazilerini ve orman sahalarının bir bölümünü yerleşim yeri ve tarım alanı haline dönüştürmüşlerdir.

Halen bu yerlerde ikamet eden nüfusun yaklaşık bir milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu yerler üzerinde köyler, beldeler ve ilçeler oluşmuştur.

Bu sahaların yeniden orman olarak değerlendirilebilmesi mümkün görülmemektedir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararında ise bu sahaların yalnızca orman köylüsüne tahsis edilebileceği belirtilmiştir. Ancak bir kısmı yerleşim alanı haline dönüşmüş olan bu alanlarda “orman köylüsü” tanımı içerisinde sayılabilecek nüfus da bulunmamaktadır. Bu araziler üzerinde halen mülkiyet ve sosyal problemler devam etmektedir. Bu kişiler kullandıkları arazilerle ilgili tasarruf haklarını kullanamamaktadırlar.

Ayrıca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin, çoğu kez alınıp satılmış hatta birkaç defa el değiştirmiş olduğu bilinmektedir.

2/B ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan bu yerlerin bir kısmı; orman köyü ile ilgisi olmayan kişilerin elinde bulunmaktadır. Çoğunluğu İstanbul, İzmir, Antalya ve Muğla gibi arazi rayiç değerinin yüksek olduğu illerde bulunmaktadır.


Bu yerlerin nitelikleri doğrultusunda değerlendirilmesi durumunda;


Mülkiyet sorunları çözülecektir.

Adli ve İdari Yargıdaki dava sayıları önemli ölçüde azalacaktır.

Halen bu alanları fiilen kullanmakta olanlar hak sahipliği konumunu elde edecekler ve usulsüz olarak kendi tasarruflarında bulunan yerlerin kanuni sahibi olacaklardır. Böylece ormana bağımlılıkları azalacaktır.

Hak sahipliği ile ilgili iş ve işlem süreleri başlayacak ve bu durum ekonomiye bir canlanma getirecektir.

En önemlisi de mevcut haliyle kesinlikle orman vasfını kazanamayacak olan bu yerler orman köylüsünün sosyo-ekonomik yönden kalkınmasında büyük bir katkı sağlayacaktır.

Ülkemizin genel ekonomisine de olumlu yönde katkı yapacaktır.

Ayrıca emlak ve diğer vergi gelirleri ile de Hazineye büyük bir katkı sağlanacaktır.
........................

eskimo Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön