View Single Post
Eski 04-02-2012, 00:16   #214
Sûz-i Dilârâ
Ağaç Dostu
 
Sûz-i Dilârâ's Avatar
 
Giriş Tarihi: 11-10-2007
Şehir: Tarsus
Mesajlar: 3,042
Kediciklerin hikâyelerine devam edeyim dedim ama 207. mesaja eklediğim resimler zaten yukarda anlattığım kedilere ait.

207. mesajda -konuyu takip edenler için- yavru siyah ve beyaz kedilerden siyah olanı Yaban'ın bebekliği, kim derdi bu minicik kara kedi büyüyecek de Yaban gibi bir artis olacak daha o zamandan ağır abiydi ama kardeşi İncir mırıl mırıl kucağımdan ayrılmazdı Yaban odadaki araba lastiğinin içine saklanırdı sevmeyim diye.

Yavru beyaz kedi dediğim gibi İncir, yukarda okuduğunuz gibi Yaban'ın kız kardeşi. Yaban'ın tam tersi. Yani, çenesiz, yalaka, yaramaz, tembel Ama güzeller güzeli, tekgöz (bir gözü sarı bir gözü mavi) hakiki bir Van kedisi. Ama işte demiş ya atalarımız "yüzü güzele 40 gün, huyu güzele 40 yıl" İncir'i görenler aşık olup sevmek için saldırıyorlardı ama İncir onları 10 dakikada bıktırıyordu çünkü hiç susmuyor, bir kedi bu kadar mı aralıksız miyavlar, yemek, yatak beğenmez. Sanki Firavun'un kedisi hanımefendi, anası sokak kedisi Zarife

Gelelim Zarife'ye o 207. mesajda merdivende Yaban'la İncir'in arasındaki büyük beyaz kedi Zarife. Benim sokak güzelim. Acıktığı zaman gelir, binanın etrafında döner, benim yiyecek indirmemi bekler. Yemeğini yedikten sonra da çeker gider. Sütoğlumu gördükten sonra ona aşık olmuştu ayıptır söylemesi, binanın önüne gelir, bizim pencereye bakar, miyavlar Süt'ü çağırırdı, Süt onun sesini duyar duymaz vınn önce pencereye, sonra da kapıya. Birbirlerini ilk gördüklerinde biraz koklaşırlar sonra da Zarife önde Süt arkada Buz Devri 3'teki sincaplar gibi koşuşup dururlar yeşil çimlerin üstünde. )

Zarife, Yaban'la İncir'in de aralarında olduğu 4 yavru doğurmuş yan binanın bodrumuna, binadakiler de şikâyet edince kapıcı bunları zehir kesiği bir kasım günü kapıya atmış. Okuldan geldiğimde Zarife beni görür görmez miyavlayarak yanıma geldi, yavrum sanki derdini anlatmak istiyor. Doğumdan haberim olmadığı için acıkmış sandım, bekle şimdi geleceğim diye merdiven çıkarken bir baktım balkonun altında siyah minik bir fare (Yaban). Anaaa çantayı kenara bırakıp yanına gittim soğuktan titriyor yavrucak, Zarife de geldi yanına. Diğer yavrulardan haberim olmadığı için onu alıp bizim bodrumdaki odaya götürdüm, buradan öğrendiğim, bal, yumurta sarısı, çok sulandırılmış süt karışımı hazırladım.

Zarife gelmemişti akşam ona da yemek götürmek için çıktım bu arada bodrum ve dış kapıyı açık bıraktım ki yavrusunun yanına gelsin. Dışarı çıktığımda kar tanesi, bembeyaz minik bir tavşan yavrusuna benzeyen İncir'i gördüm. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Diğer iki yavru siyah, beyaz ve sarı renklerin karışımıydı, arabaların altına saklanmışlardı bu da çok tehlikeli motor kısmına girerlerse sabah arabalar çalıştığında ölebilirler. Ne yaptım ne ettimse İncir'in haricindeki iki yavruyu alamadım, İncir'i de alıp kardeşinin yanına koydum. Sabah erkenden kalkıp park yerine gittim amacım şoförleri uyarıp arabayı çalıştırmadan motor kısımlarını kontrol ettirmek. Yavrular motor kısımlarında yoktu ama hiçbir yerde de görünmüyorlardı. Onlara ne oldu bilmiyorum.

Zarife bir iki gün içinde bizim bodruma alıştı, yavrularını emzirmek için geldi önce sonra da onların yanında yatmaya. Olaylar ondan sonra başladı, binadaki tip'in teki başlamış şikâyete "kokudan giremiyoruz binaya" diye sürekli yöneticiye telefonlar açıyormuş. Topraklarını bir gün durup ikinci gün mutlaka değiştirdiğim ve ne bana ne de başka komşulara koku gitmediği halde bizimkinde ne burnu varsa artık (!?) ... üstelik evi de 4. katta. Hayvanları o soğuk kış günlerinde sıcak binanın içinde oynaşırken görünce dayanamıyordu herhalde. Ben özellikle bodrum kapısını açık bırakıyordum ki sıkılmasınlar, arada dolaşsınlar diye.

Zarife bazı günler dışarı çıkıp yavrularına yemek getirmeye başladı, içinde azıcık tavuk kalmış dürüm, yarısından çoğu yenmiş sadece sırtında az miktarda eti kalmış kılçıklı bir balık, ağzında uzun uzun sallaya sallaya getirdiği tavuk derisi parçası mönümüzden bir iki örnek doğrusu iştah açıcı. Bizim zıpırlar da toklar ya annelerinin getirip de önlerine bıraktığı yemeklerin üstünü kapatıyorlardı -bu kedilerde tokluk veya beğenmeme hareketi-. Emek nedir bilmiyorlar ki nankörler Zarife annecik o yemekleri bulmak için Allah bilir kaç çöplük gezdi gel de anlat

İncir'in müşterisi çok çıktı onu sahiplenmek isteyen, ben bakarım diyen ama alan kişi bir hafta sonra bana mızmızlanmaya başladı
-aynı kendisi gibi- kedi çok çenesizmiş apartmandaki herkes ondan rahatsızmış vs. Madem bakamayacaksın niye o kadar şiddetle ısrar edip istiyorsun! Bir hafta sonra İncir tekrar evine döndü. Daha sonra Edremit'te bahçeli evde oturan birisi sahiplendi, onun da evinden ertesi gün kaçmış -bana öyle söyledi ama pek inanmadım, satmış olabileceği ihtimali hep daha baskın kafamda- öyle ya da böyle satın alan kişi de herhalde yemek için almamıştır. İnşallah kaçtıysa da satıldıysa da bulunduğu yerde mutludur.

Zarife yavrularını büyüttükten sonra Süt'le beraber ortalıktan kayboldu, bir daha da gelmedi.

Zarife'nin ismi niye Zarife, adından da anlaşılacağı üzere çok güzel, akıllı, zarif, naif bir kedicikti. Ona bu isim çok yakıştırdım.

Sûz-i Dilârâ Çevrimdışı   Alıntı Yaparak Cevapla Başa Dön