20-07-2007, 22:53 | #31 |
Ağaç Dostu
|
Bizimki de bu resimdekine çok benziyordu.Televizyon çoğu eve girmesine rağmen biz almamıştık.Çocukken yadırgıyor insan ama şimdi çoğu yaşıtımın farkedemediği bir güzelliği yaşadığımı anlıyorum.Arkası yarınlar,radyo tiyatroları... Ailece oturur dinlerdik. Aynı kitap okurkenki gibi,duyduğum her sesle sanki görürdüm bütün oyunu.Güzel günlerdi... |
21-07-2007, 14:52 | #32 |
Ağaç Dostu
|
Bir başlık, işte böylesi güzel paylaşım ve katkılarla belgesel niteliği kazanıyor. Saygıdeğer Todor , TRT'nin Harbiye binasındaki müzeden çektiğiniz kareleri bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim. |
25-07-2007, 20:53 | #33 |
Ağaç Dostu
|
“*** *** muhterem sami'in, burası İstanbul telsiz telefonu …” http://www.istanbul.edu.tr/4.boyut/c.../nese_kars.htm Düzenleyen Metin Y. : 31-07-2007 saat 11:51 |
25-07-2007, 22:33 | #34 |
Ağaç Dostu
|
Radyo .. Arkası yarın. Radyo Tiyatrosu .. Biri sabah 10.30 da diğeri ise 16.30 da başlayan.. daima takip ettiğimiz 2 program.. Ev işi yaparken bana eşlik eden Orhan Boran ve Yuki .. Annemin frekansı Polis radyosu Bayrak radyosu ... Füsün Önal , Nilüfer , Zerrin..... Evimizde duvara çivilenmiş, tahta bir raf üzerinde duran radyomuz.. "Siera" radyomuz. Babamın dükkanında ki radyomuz, Radyoya eşlik eden babamın sesi... *kendim ettim kendim buldum eyvahh " diyen.... ***Ringo ringo şişeler diye dönen taş plaklarımız, pikabımız... Çizilen plaklarımız.. "Habibe git kızım bir iğne al gel " diyen o hoş sedalı zamanları çok özlüyorum.. Sağol Metin Y. Anılarımda yolculuğuma makinistlik ettiniz. Teşekkür ederim hepinize. Düzenleyen habibe : 26-07-2007 saat 08:13 |
27-07-2007, 08:30 | #36 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 16-05-2007
Şehir: YALOVA
Mesajlar: 4,833
|
Dayımın köyde bize hediye ettiği kullanılmış eski bir radyonun içindeki insanları görmek amacı ile evde kimse yokken arka kapağını zorla sökenlerdenim. Yaş 5 veya 6.Bir siyah beyaz fotoğraf karesi gibi hatırlıyorum. Hepsi çok güzel tüm emeği geçenler sağ olsunlar. Saygıyla. |
31-07-2007, 14:10 | #37 |
Ağaç Dostu
|
Eski Radyo tutkunuyla röportaj
“Radyonun kişiliği var” Tuncay Bey bize hem radyolarını gösteriyor, hem de anlatmaya devam ediyor. “Radyoların kişilikleri vardır. Dikkat ederseniz hepsinin mobilyası, işlemeleri, duruşları farklıdır, bir sıcaklıkları bir dilleri vardır. Hepsi nerede kim tarafından, hangi zamanda yapıldığını söyler sizlere. Günümüzdeki elektronik aletler de bunları bulamazsınız. Hepsi fabrikasyon, insan eli değmeden üretiliyorlar” diyor üzülerek. Bize koleksiyonundan babasının radyosunu gösteriyor ve kendisi için çok önemli olduğunu belirtirken, pazar akşamları bu radyodan hep birlikte dinledikleri, zamanın tek eğlencesi radyo tiyatrolarını anlatıyor... Röportaj Linki http://ilef.ankara.edu.tr/radyo/yazi.php?yad=10732 |
20-08-2007, 13:27 | #41 |
Ağaç Dostu
|
Teknolojinin serin yüzünü, radyoda olduğu gibi onu kucaklayarak ısıtan ve sevimli hale getiren ağaç; bir çok elektronik eşyaya bugünde eşlik ederek adeta bedenden öte ruh vermektedir. Aşağıdaki eski televizyonlar ve gramofon sanırım buna güzel birer örnek... |
01-12-2007, 17:12 | #46 |
Ağaç Dostu
|
Radyo günleri
Sahibinin sesi geri döndü Bir dönemin en önemli eğlence aracı radyolar, dekoratif bir malzeme olarak da göz dolduruyor. İster yeni bir tane edinin, ister dededen kalma radyonuza yeniden ses verin Yaşamımızın sadece radyonun var olduğu günlerinde ‘Ajans Saati’nin ayrı bir yeri vardı. Aile büyükleri, üzerine dantel örtü konmuş, hoparlör peteğine nazar boncuğu iliştirilmiş olan radyonun çevresine toplanır; sessiz ve ciddiyet içinde haberleri dinlerlerdi. Konuşmaya kalkışan çocuklar susturulurdu: - Şşşt! Ajans Saati’nde konuşulmaz! (...) Radyodaki ‘Mikrofonda Tiyatro’ programı kaçırılmazdı. ‘Çocuk Saati’ başladığında, sokaklardaki oyunlarından kimsenin alıkoyamadığı çocuklar evlerine koşarlardı. (...) Her gün ama her gün televizyon karşısına geçiyor, bir şeyler görmek umuduyla kanaldan kanala zapping’liyorum. Sonunda yorgun düşerek radyomun düğmesine uzanıyorum. Çocukluk günlerimdeki kadar olmasa bile yine de insan sıcaklığında sesler duyabiliyorum. Ah! Bir de radyomun üstünde el örmesi dantel bir örtü olsa... Yukarıdaki cümleler Hasan Özsan’ın “Radyo Günleri" başlığını taşıyan yazısından alınma. Yıllardır anne babalarımızdan dinlediğimiz radyo sevdasının bir özeti sanki. 1930’lardan başlayıp 1970’lerin ilk yıllarına kadar uzanan radyo tutkusu, bir dönem o cihazların evlerin baş köşelerine kurulmasına neden olmuş. Bizim kuşağımız o dönemi yaşayamadığı için şanssız, ama televizyon ve yıllar sonra geri dönen radyo bağımlılığını bir arada yaşadığı için bir o kadar da şanslı sayılabilir. Bir eğlence aracı olarak hayatımıza giren radyonun dekoratif bir malzeme olarak hayatını sürdürmesi, o yılların sosyal hayatı düşünülürse çok garip bir şey değil. Tıpkı bizim çocukluğumuzda televizyonun salonun baş köşesine kurulması, her türlü sakıncalı hareketten korunmaya çalışılması gibi. 1970 sonrası kuşak olan bizler televizyon bağımlısı olarak büyüdük belki, ama 90’larda “Radyomu İstiyorum" kampanyalarıyla ayaklara kalkan gene bizdik. Radyonun büyüsünü anlatmak kolay olmasa da, hazır TRT ve Yapı Kredi Kültür Bölümü’nün ortaklaşa açtığı “Radyo Günleri" sergisi de sürerken (Vedat Nedim Tör Müzesi’nde 17 Haziran’a kadar) eski radyoların arasında gezinip, o havayı biz de soluyalım dedik. Kadıköy Caferağa Mahallesi’nde bulunan “Tavanarası", adeta bir antika radyo cenneti. Raflara dizilmiş yorgun radyoların hemen hemen hepsi 1940’lı yıllara tarihleniyor. Tabii “radyonun babası" Marconi’ler baştacı. Siz bütün radyoları şöyle kucaklanıp bir yerden bir yere kolayca taşınır mı zannediyorsunuz? Nerdeee? Koca koca aynalı dolaplar görüyoruz dükkânın girişinde. Konsol ya da şifoniyer sanıyoruz, dokunmadan geçiyoruz. Ta ki onların da birer radyo olduğu söylenene kadar. Kocaman kapaklar gıcırtıyla açılıyor; içlerinden büyük düğmeli, devasa göstergeli radyolar çıkıyor. O yıllarda radyonun misafir odalarının baş köşesine kurulmasına şaşmamak gerek. İçerideki radyoların hepsi satılık değil. Çünkü burada tüm eski radyolar aslına yüzde yüz sadık kalınarak, yani orijinallikten taviz verilmeden tamir edilip gene baş köşeye kurulmaya hazır hale getiriliyor. Çalıştırılıyor, cilalanıyor, temizleniyor ve sessizliğinden sıyrılıp dile geliyor. Fiyatlar oldukça değişken. Zaten dükkânın sahibi Korkut İlhan, antika piyasasında fiyat vermenin zorluğundan söz ediyor. Modeline, yaşına, kalitesine göre 40 milyondan başlayan radyoların fiyatı 400 - 500 milyon liraya kadar çıkabiliyor. Yaşı müsait olanlar o günleri yeniden yaşamak, bilmeyenler bu duyguyu tatmak için radyo gibi bir radyoya sahip olmalı... Tarihçesi Radyonun icadı ile Alman Heinrich Hertz ve Fransız Eduard Branli uğraşmış ilk olarak. Sesin bir yerden başka bir yere naklini hedefleyen bu uğraşa, İtalyan uyruklu Guglielmo Marconi hız vermiş. Zaten şu anda da en değerli antika radyoların hemen hemen hepsi Marconi marka. 1909 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü alan Marconi, ses nakli denemelerine 1896 yılında başlamış. İngiltere’ye yerleşen Marconi, 20 Temmuz 1937 tarihinde, 63 yaşındayken ölmüş. Dünyada ilk ticari radyo yayını 1920 yılında ABD’de başlamış. Ertesi yıl Fransa’nın başkenti Paris’te Avrupa yayınlarına geçilmiş. Türkiye’de ilk radyo yayını ise 6 Mayıs 1927’de önce İstanbul’da (4,5 saat), daha sonra Ankara’da (3 saat) başlamış. Alıntı:http://www.milliyet.com.tr/2000/06/0...in/vit01a.html Düzenleyen hassoman : 01-12-2007 saat 17:50 |
16-05-2008, 17:00 | #47 |
Ağaç Dostu
|
Bu konuyu yeni fakettim maalesef. Çocukluğuma döndüm,bir zaman tüneline girdim sanki... Emek veren tüm arkadaşlarıma teşekkür etmek isterim. Ben de radyonun önüne bir dosya kağıdı iliştirir, band değiştirme tuşlarına geliş güzel şakada şuka basar, güya daktiloda yazı yazıyormuş gibi yapardım... Evet anne itiraf ediyorum, radyo bu yüzden bozulurdu |
16-05-2008, 18:02 | #48 |
Ağaç Dostu
|
Rahmetli dedemin radyosu... Yıllarca nerede, kimde olduğuna dair izini sürdüğüm ve sonunda bulduğum radyo. Dedemin tabiriyle "yedibuçuk ajansı" dinlediğimiz akşamlar. Arkası yarınlar, radyo tiyatroları, yurttan sesler, beraber ve solo türküler... |
16-05-2008, 18:55 | #49 |
Ağaç Dostu
|
Çocukluğumun radyosu... Haberler başlayınca rahmetli dedem çıt çıkarttırmazdı. Seçim sonuçları verilirken herkes başına toplanır, merakla, heyecanla dinlenirdi. Küçük, karanlık bir odanın içinde, bir mikrofon ve seslerini duyduğum insanları hayal ederdim. Ortaokul yıllarında okula gitmeden önce mutlaka Okul Radyosu, hafta sonları TRT Çocuk Korosu, daha sonraları Arkası Yarın, Radyo Tiyatrosu, şarkı istekleri yapanların isimleri,... Bütün sesler bu kutudan çıkardı. Şimdi yeşil ışığı yanmıyor, yırtılan orijinal kumaşı yerine başka bir kumaş koydum, kardeşimle beraber üzerine çıkartmalar yapıştırdığımız için annemden azar işittiğimiz ahşabını zımparaladım, cilalattım. Şimdi benimle ve her yanından geçişte çocukluğumu hatırlatıyor, tıpkı sizin anlattığınız hikayeler gibi ... |
17-05-2008, 01:17 | #50 |
Ağaç Dostu
Giriş Tarihi: 15-09-2006
Şehir: İstanbul
Mesajlar: 3,592
|
Ya her pazar akşamları MİKROFONDA TİYATRO proğramına ne demeli.Müptelası olup sanki canlıymışçasına o oyunu dinleyerek izlerdik. |
17-05-2008, 02:03 | #51 |
RastaN
Giriş Tarihi: 17-06-2007
Şehir: Ankara
Mesajlar: 27
|
Güzel bir nostalji köşesi olmuş. Emeği geçenlere teşekkürler! Ajans saatleri, pür dikkat dinlemeler. Uzun dalgadan BBC yi hatırlıyorum, şimdiki radyolarda çıkmayan!?? Yurttan sesler korosu, ''Arkası Yarın''lar, Çocuk Tiyatrosu, Radyo Tiyatrosu ve tabii ki Efektör Korkmaz ÇAKAR!!! ( ardından bir gök gürültüsü sesi! ) Ve elbette söküp baktım. Ama küçük insanları göremedim. Ama fişi elektirikten çekmiştim. Acaba kapatınca gidiyorlarmıydı? Sevgiyle kalın! |
17-05-2008, 16:03 | #52 |
Ağaç Dostu
|
Evet ya, benim kuşağım Korkmaz Çakar'ı mutlaka anımsar... Ama Korkmaz Çakar'ı anıp da Ertuğrul İmer'i anmamak olmaz... Üstelik (sanırım) Ertuğrul İmer daha önceydi ve Korkmaz Çakar ise daha çok çocuk oyunlarının efektlerini yapardı... Hey gidi günler |
18-05-2008, 11:59 | #53 |
Ağaç Dostu
|
Sergi
Koleksiyoncular Derneği Başkan Yardımcısı Süleyman Durdağ'ın, 'Fonograftan Radyoya...' adını verdiği; en eskisi 1877 yılına ait olan antika radyoların yer aldığı kişisel radyo koleksiyonu sergisi Ankara’da Çankaya Belediyesi Çağdaş sanatlar Merkezi'nde açıldı… Sergide ayrıca fonograf, gramofon, lambalı radyo, pikap ve aksesuarlarının yanı sıra konuyla ilgili kitap, broşür, mecmua, katalog, fotoğraf ve radyo şemaları da yer alıyor… Sergi, 24 Mayıs 2008 tarihine kadar açık kalacak… |
|
|